9 Haziran 2010 Çarşamba

azizin kararan gülleri


I.

yıldızların 
yıldız olmak hakikatinden
kurtulamadıkları o yerde
beklenen sabah değildir artık
beklenen korkudur yüreklerde
ayaklarını soy ve çık tepelere
tepelerin acısını duy
duy varlığını
neden yaratıldığını ve öylece kaldığını.
ay tanrısı güneşe bakıyor
ve bir tanrı daha oluyor
derken zaman yaşlanıp
akmıyor.
gece yol alan atalarından söz ediyor biri
gece için gittiği haccı bilmeyen atalarından
onlar hep gece yol aldılar
bu yüzden insan oldular diyor
miraçları mutlaktı
kalpteydi.

II.

bir taşın işlediği yakınlık
geçmişten bugüne
taşınan bekleyiş
tapınma ve ışığın ölümü söylediği
ve insanların ceylanlar kadar kardeş olduğu
ve çölün açlığı bilmediği

III.

bir kadın göğsünde kavuşturduğunda ellerini
ne istemektedir.
ne söylemektedir bir kadın.
en fazla yılanlardan istenen aşk
en çok ondan korkulur çünkü.
eski bir dilin gizlediğini
açıklayacak olan kalptir yine de
taşta yer eden
birleşmesidir ruhla yaradılışın
birleşmesidir insanın tanrıyla o sadelikte.
herkesin bir miracı var.
benimki o tepelere yürüdüğümde
bana fısıldanan sözdeydi.
yükselişim kanatlarımı gösterdi bana
ve olmayan isteği hatırlattı.
ne istiyordum?
ne istiyordum taşlarda ilerleyen yaradılıştan.
bir işaret binlerce yıldan
bir işaret aşk olan.

aşk,
insanın
geldim
buradayı
demesinin bilinci
ve siyah güller
sonra azizin gülleri göründü bana
azizin kararan gülleri
kelimeler
gülleri unuttursa da rüzgar
bir yansıma hep var sularda.
güzelliğin odağı olan istek
hep var
o istek açıldığında
yalnızlık hiç olmadığı kadar yakındır insana
ve gövde hiç durmadan açlığı işler

b.m

Hiç yorum yok: