/ eteğimden kırmızı karanfiller döküldüğünden bu yana
gözlerimden vapurlar kalkıyor
içimdeki maviyi yara yara
yağmur vurgunu mevsimlerden kalma! /
tanı beni
zarfımın pullu köşesine astığım hayallerimden
bulutların yukarısına çıkan merdivenin ilk basamağından
haritamın üzerine çizilmiş denizlerden
bin beyitli bir şiirin son dizesine gizlenmiş sözcüklerden
ve aşka dair ipucu veren her şeyden
tanı beni!
sen veçhesiz acılardan gözlerime damlarken
ben şiirimin bittiği yerde ellerimi çoktan kaybettim
demiştin ya
“aç kollarını da rüzgâr sarsın sevgimle ruhunu”
sırf rüzgâra dokunmak için adımladım sokaklarını
sırf kollarımı iki yana açmak için durdum bir tepenin ucunda
söz dizdim saçlarına eklenen iğfal edilmez isyanın türküsüne
sen bir nevi ağıt de buna
bir nevi mevt!
kaçış söylevleri dilimin altında
karanfile değdiğince yanıyor ellerim…
gözlerinin alacası dağ yeşili
iki dağ yeşili gözlerin
yokluğun dibe vurdu aşkın yükseltti beni
tökezlenmiş acılarımın diliyle
kirpiğimden düşen kelimelerin bedelini sırtlandı gece
sen öyle sere serpe öyle uçsuz bucaksız bir alevdin ki
meydanlara muttasıl öfkemi partizan pankartlara astılar
sana hiçbir ismi yakıştıramıyorum
üç harf müstesna
sen öyle yakışıyorsun ki “aşk ”a!
hiçbir şey ötelere âyinem değil sen kadar
sen en çok âşina bana!
karanfil çizdim avucuma
al al seni resmettim
az yazdım çok ağladım
derdime senden başka derman bulamadım
aman yandım!
yâr ben seni ta-nı-dım!!
/karanfiller yanarken/
m.m
ilk kez nar-ı aşk blogunda okumuştum, sevgili şiliye sağolsun kırmadı, izin verdi yayınlamama.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder