23 Mart 2011 Çarşamba

geceye not

y me miro en el espejo despacito




(tıklayınca açılır youtube'nin kapısı)

insanın düşe kalka kendinden kaçtığı anlar var, kendi sesimden kaçıp şarkılara sığınıyorum.
geldim, yazdım, gürültüler de bitmişti, siren sesleri de ve nasılsa uykuya dalmıştı martılar. uzakta çok uzakta bir baykuşun ağlaması belli belirsiz işitiliyordu,kahvenin soğurken çıkardığı ses, bilgisayarın fanı, parmaklarımın altında sıcaklığı, saçlarımı topladığım gri toka... ne çok şey yaşadım ben...

"the words are as leaves, old brown leaves in the spring time
blowing they know not whither, seaking a song."

p.


2 yorum:

Yazgüneşi dedi ki...

sesler duyarım kimileri sabaha dönen gecenin sesi, ocakta pişen yemeğin sesi, ışıldayan güneşin, puslu ayın sesi..
v kokular
dkunsam ağlayacak bir konu, ben hayattaen çok seni sevdim diyen bir koku...
sesler ve kokulr az gördüğümden belki de bu kadar değerli..
böyle
ya da herneyse..
işte öyle...

y. dedi ki...

ah o kokular, çocukluğumuzun kokuları, genç kızlığımızın, kadınlığımızın. büyüyen bitkiler gibi, bakınca büyümesini gördüğümüz çocuklarımız gibi, dokunsam ağlatacak bir konu. sanki kokulardan bir data bank var içimde .
kucaklarım.