7 Nisan 2011 Perşembe

tek istediğim şu yaşamdan, bıraksın gözleyeyim onu..



bazı günler oluyor, yaşadığım şehir, gelip geçen insanlar, arabalar, ağaçlar, sabah tuhaf bir görünümle uyanıyor her şey, her zaman ki gibi ama tanınamaz biçimde, insanın aynaya bakıp da “bu da kim?” diye kendi kendine sorduğu anlarda olduğu gibi. benim için, yılın tek sevilecek günleri bunlar.

böyle günler biraz erken kaçıyorum işten, becerebilirsem, sokaklara inip kalabalığa karışıyorum, yoldan geçen herkesi gözlemekten alamıyorum kendimi, sanırım, bazılarının da bana baktığı gibi, bu anlarda gerçekten pervasız oluyorum, başka bir insan oluyorum çünkü.

yaşamdan daha değerli bir şey alamayacağıma inanıyorum, bu anların bana verdiği tattan daha değerli bir şey. bazen uzatma yolunu buluyorum bu anları, birkaç kez başardım bunu, camlı aydınlık bir kahveye oturarak, sokağın, geliş gidişlerin gürültüsünü, parıldayan renklerle sesleri ve içerinin bütün bu uğultuyu dengeleyen dinginliğini algılayarak.

c.s

3 yorum:

beenmaya dedi ki...

kalabalığın içersinde kendini önce kaybetmek sonra yeniden bulmak...

Unknown dedi ki...

"Şimdi hiçbir tutkunun, o tutkuyu içinde taşıyan kişinin yapısını değiştirecek kadar güçlü olmadığına inanıyorum. Ölünebilir, yine de değişmez hiçbir şey. Coşkunun doruğu aşıldıktan sonra, yine onurlu kişi ya da dolandırıcı, aile babası ya da çocuk olur insan, daha önce neyse; hayatını yaşamayı sürdürür. Ya da daha iyisi: Kendi gerçek kişiliğimizi görürüz bulanım sırasında, bizi dehşete düşürür bu, olağanlık bıktırır, uğradığımız aşağılamanın ağırlığı ölçüsünde ölmek isteriz belki, ama kendimizden başka suçlayacak kimse yoktur. Bu yalnız yaşamı sürüyorsam, günlerimi amaçsız, dünyayla bağ kurmakta yeteneksiz yakınlarıma sevgi duymadan - dayandığım anneme, sevmediğim yeğenime karşı kayıtsız - geçiriyorsam, ona borçluyum bütün bunları: Her şeyi ona borçluyum, ama başka biriyle daha iyi olmaz mıydım acaba? Beni doğamın istediği gibi aşağılama yeteneğinde olan başka biriyle demek istiyorum." Sayfa 16-17, Kendini Öldürenler, Cesare Pavese

DOREMİ dedi ki...

zaman zaman içe yolculuk işte böyle başlıyor..ama gerçekten başka bir boyutta oluyor sanki bu gidişler..:)