28 Mayıs 2011 Cumartesi


“ama düşünüyorum da, insan aklının yarattığı en sınırsız oyun olan satranç ile insan imgeleminin doğurduğu en bitimsiz öyküler zinciri olan bin bir gece masalları arasında gizemli bir yazgı ortaklığı var sanki. ikisi de insanda tuhaf bir sonsuzluk duygusu uyandırıyor. ikisi de durmadan çoğalıyor: biri, hamle seçenekleriyle; öbürü, birbirlerinin bağrından doğaduran öyküleriyle. sonra, satranç kadar, bin bir gece masalları da bir oyun. satrançta amaç, rakibin en değerli taşı olan şah ı kıstırmak ve kaçamayacak bir duruma düşürmektir. bin bir gece masalları da, bir kadının bir adama ettiği bir oyun üzerine kuruludur. sultan şehriyar, karısının kendisini aldattığını öğrenince, hem onu, hem de onunla birlikte olanları öldürtmekle kalmaz, tüm kadınlara beslediği kinle her gün bir başka kadınla evlenmeye, evlendiği her kadını öldürtmeye başlar. artık yeni bir gelin adayı bulunamaz olunca, vezirin büyük kızı şehrazad, babasına onu sultanla evlendirmesi için baskı yapar. sonra sultana her gece bir masal anlatmaya başlar. ama her gece masalı bir yerinde keser ve ertesi gece tamamlayacağına söz verir. masallar o denli çekicidir ve sultan bunların sonunu o denli merak eder ki, şehrazad ın idamını her gün erteler ve sonunda onu öldürtmekten vazgeçer. şehrazad ın yaptığı, hem şehriyar, hem de masalları dinleyenler ya da okuyanlar için hazırlanmış bir oyun değildir de nedir?”

c.ü

Hiç yorum yok: