14 Eylül 2011 Çarşamba

belki de çıkar yollardan biri de bu: gözlerine bakmak...*



bir akşam eve dönerken mahallenin bakkalına uğramış,öteberi almıştım.tam kapıdan çıkacağım sırada, karşı evin bir odasında kira ile oturan bekarın radyosu, weber’in oberon operası uvertürünü çalmaya başladı. az daha elimdeki paketleri yere düşürecektim. maria ile beraber gittiğimiz birkaç operadan biri de buydu ve onun weber’e hususi bir muhabbeti olduğunu biliyordum;yolda, hep onun uvertürünü ıslıkla çalardı. kendisinden daha dün ayrılmışım gibi taze bir hasret duydum. kaybedilen en kıymetli eşyanın,servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. bunun sebebi herhalde “bu öyle olmayabilirdi!” düşüncesi,yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazır.”
s.a

4 yorum:

kuzguni dedi ki...

anılar,
ya kokusuyla tutunur geçmişin,
ya da bir şarkıyla işte böylesine..

ama illa..

-tutun ellerimi ve sen tutun ellerime-

mesed hanım. dedi ki...

sabahattin ali okumadım ben hep kendimi okudum canım y.m. paragraflar öylece geçerken orada daha fazla kendime rastlamamak için gözlerimi kapattım, odamdan çıktım yemek yedim müzik diledim ve birazcık ağladım. koltuğun, masanın, odanın üzerinde raif ile madonna hep beni bekliyordu zaten.

yüreğine sağlık, ilettiğin kelimelere sağlık...

Adsız dedi ki...

Çok derin bir kitap bu. Her şey hakkında.

nil dedi ki...

ilk iki üç kelimeden itibaren ne okuduğumu biliyorsum. öyle bir kitap bu, lunamın dediği gibi her kadının biraz da kendini okuduğu..

kıymetle canım y.