11 Ekim 2011 Salı

ah! sessizliği işitip karanlığı görmek keşke mümkün olsaydı..."



...önce körlüğünü giyinmesi bitene dek uzattı. sonra sonra yazı masasının yanına gözleri kapalı gitmeyi de başardı. oraya gelene dek ardında kalan eşyaları görmediğinden, çalışmaya oturduğunda kafasının onlara takılması sakıncası da ortadan kalkıyordu. yazı masasının başına geçer geçmez gözlerine özgürlüklerini geri veriyordu. yine ışığa kavuşmuş olmanın sevinci, gözlerinin hareketlerine daha büyük bir kıvraklık kazandırıyordu. belki de kien'in büyük bir cömertlikle sunduğu dinlenme süresi, gözleri için güç kaynağı oluyordu. bu arada kien onları yalnızca verimli oldukları alanlarda, yani okuma ve yazmada kullanarak beklenmedik saldırılardan koruyordu. gerek duyduğu kitapları raflardan gözü kapalı alıyordu. başlangıçta kendisi de güldü bu şakayı andıran davranışlarına. kaç kez elini yanlış kitaba atıp, gözleri kapalı ve her şeyden habersiz masasına geri döndüğü oldu. ancak ondan sonradır ki elini sağ yanda aradığı kitabın üç cilt, ya da sol yanda aradığının bir cilt ötesine uzattığını, bazen de yanlışlıkla ta bir alttaki rafta dek kaydırdığını anladı. ama bu gibi yanılgılara önem vermiyordu. sabretmesini bilen bir insan olduğundan, ikinci bir kez yola koyulmasının hiçbir sakıncası yoktu. ayrıca kitabı yerinden aldıktan sonra, henüz masasının yanına dönmeden adına, cilt sırtına şöyle belli belirsiz bir göz atma isteği duyması da pek ender karşılaştığı bir olay değildi. böyle zamanlarda gözünü kırpıyor, fazla fazla gözünü bir an için bakmak istediği yere dikip, bunun hemen ardından yine kapatıveriyordu. ama çoğunlukla kendini tutmayı başarıyor ve gözlerini açık tutmanın herhangi bir sakınca doğurmadığı yazı masasının başına gelene kadar bekleyebiliyordu.

e.c

Hiç yorum yok: