4 Aralık 2011 Pazar

yürürdüm göğsünde öğle saatleri gibi...



orman sen elimi tutunca başlardı

yarılırdı bir incir gibi ortasından.

koşardık yukarı iki büklüm, soluk soluğa

alabalıklarla düşe kalka, çam pürleri

keserdi hızımızı. elimi bırakma, elimi

bırakma....

sonra kayardık ta aşağılara.

ve alçalırdı sessizlik bir ağaç gibi

kök salardı sende ve bende, arayarak

toprağın sıraya dizilmiş suyunu.

ayçiçeğinden göğüslerin döner ışığa

yürürdüm göğsünde öğle saatleri gibi

yürürdüm bir anıt kemeri gibi iki yanında.

sonra gene başlardık koşmaya.

yukarı, daha yukarı, çukur sularına

göklerin. öperdim seni, titrerdin, parçalanmış

anları birleştiren sevi düş görmez: ey orman

ey avlanmış atın falı, ey yeniden başlamanın

aç güvercini! falımız yok bizim.

yaktık onu göçmen kuşların gözlerindeki

benek, gagalarındaki tekçil dane gibi

daha gün doğarken. falımız yok bizim.

m.c.a



Hiç yorum yok: