15 Haziran 2009 Pazartesi

suskunluk

zorunluluklar dışında son ondört saattir tek kelime etmedim,tanıdığım kimseyle konuşmadım,müzik dinlemedim.kendi sesime şimdiden yabancıyım.insan ne kadar zaman sonra konuşmayı unutabilir?

17 yorum:

Sade dedi ki...

doğduktan sonra ne zorunluluk değil ki? İstek dışı doğum ardından hayat ve hayata dair sınavların tümü...

Ya bu zorunluluklar düzenlenmiş sisteme göre çekilecek! Ya da doğuma, hayata, ve hatta ölüme rest çekilecek! Peki kimin rest çekmeye gücü var?

layya dedi ki...

14 saat çok kısa bir süre inan.. tecrübe edilmiştir..
Yalnız 72 saat sonra ilk kelimeni ederken sahiden konuşamayacağın hissine kapılıyorsun..

parka dedi ki...

Ara beni konuşalım. Bakalım ne kadar suskunsun :)

Adsız dedi ki...

fırtına öncesi sessizliktir belki?

beenmaya dedi ki...

hiçbir zaman unutmaz aslında
sadece saklar kelimelerini ve sesini
kendinden bile...

Maryjade dedi ki...

bugün çıktı SES'im benimde..
unut(ama)mamışım, anladım...

y. dedi ki...

.sade,rest çekmek değil de daha ziyade tercihler mi acaba?ne de olsa bazı şeyleri kimse kimseye zorla yaşatmıyor,gideceğimiz yolu kendimiz seçiyoruz.
.layya,yaşayacağız ve göreceğiz:(
.Ahmet,aynı anda geveze ve ketumumdur, hele bu halde hiç çekilmem.
.benmaya,saklamasam iyi olurdu,kendime susmayı sevmiyorum.
.maryjade,sen de mİ?

bu arada konuşmak illa sözlerle olmadığı için beni konuşturdunuz ya,ne diyeyim :))

Sinan dedi ki...

Bu zeka karşısında şapka çıkarıyorum. Bugün duyduğum en zeki sesti.

y. dedi ki...

.ay köpüğü,öncesi değil,bizzat kendisi fırtınanın.

Sinan dedi ki...

Evet, doğru.

parka dedi ki...

Zeka ve suskunluk
İkisi bir arada içmeden sarhoş eder adamı. Arama işine gelince sadece espriydi. Anlıyorum ki zeki fazla zeki arkadaşın biri bu ince detayı kaçırmış. İşin gerçeği ben senden daha ketum ve senden farklı olarakta dilsizim. Konuşamam.

y. dedi ki...

.Ahmet,espiri olduğunu biliyorum.gene de ketumluk iyidir,ben severim :))

Sade dedi ki...

İnsanoğlu olarak kendimizi ne gibi durumlara, hallere,... mahkum ettiğini düşünmek ve dünya denilen sahte, illüzyonist, geçici, kısıtlı... bir yerin içinde her şeyi yapabileceğimiz yalanına inandırılmış insanların seçme hakkını düşünmek gerekir.

Var olan seçilebilirlerden birini seçme hakkına sahip olmak "seçebiliyor" olduğumuzun bir göstergesi midir?

Ve bu isteklerinden hangilerini gerçekleştirebilecek maddi manevi gücümüz var?

Maddi ve manevi gücümüzün yetmediği isteklerini seçememek, gerçek seçmen olabilmeyi engellemez mi?

Gündelik hayatımızda yapabileceklerimizi Seçmek/tercih etmek bize sunulan zorunlu seçenekleri değerlendirmektir!

Seçimler ve tercihler yapılabilir olmaz ise seçme hakkımız var diyblirimiyiz?

Ve birde olayın ikinci boyutu da şu; Afrika'da açlık içinde doğan/yaşayan bir çocuğun ne kadar seçme/tercih etme hakkı var?

Ve ya Kolu olmadan doğan biri kolu olmasını tercih ediyorsa, bu nasıl bir tercih hakkıdır?

Sen sadece susmayı tercih etmişsin, konuşmak yazmak haricinde bir durumu tercih etmişsin peki dilsiz biri konuşmayı tercih etmek istese?

Biraz konuyu dağıtmış olabilirim ama umarım anlatmak istediğimi anlatabilmişimdir. Gerçi ne faydası olacaksa :D

y. dedi ki...

.sade,belki de ben senin ne demek istediğini çok iyi anlamışımdır da,bu ara kendim fazla ağır olduğumdan ,görmemiş gibi yapmışımdır.hayatın bize verdiklerini ,yada bazı insanlara hiç vermediklerini tartışmam söz konusu bile olamaz öte yandan ,gözümüzü kapaya kapaya böyle yaşamaya alışmadık mı nihayetinde ,hepimiz gece olunca sıcak yataklarımızda huzurla uyuyoruz,ben zaten huzursuz bir ruhum,dünyanın bu gerçeğini tüm çıplaklığıyla gördüğüm anda ,yaşamı sonlandırma hakkına sahip olmak isterim ama benimde kendime has gerekçelerimle bu seçimi yapma hakkım yok.bu dünya üzerinde haksızlığa uğrayan insanlar için afrikaya kadar gitmene gerek yok,hepimizin haberleri açınca gördüğümüz şey belli.ama sonuç ne? görüyoruz da ne oluyor,yaşamaya devam etmiyor muyuz,öyleyse bu bizim ikiyüzlülüğümüz mü?bu tip şeyleri duyduğumuzda hepimizin gözleri doluyor,ben dünyanın vahşetine anlam vermekte bile zorlanıyorum ama sonuç ne? o zaman bütün bunları bu kadar çıplak olarak bilince bişey yapmak lazım geliyor,öylece durup yaşamaya devam edemeyiz ama ediyoruz.
öte yandan,tercih etmek denen şey,herşeye yada pek çok şeye sahip ve bunlar için çabalaması gerekmeyenlerin tek elinde aslında.ve ben de bazı şeyleri seçebilme hakkına sahip olduğumdan kendimce şanslı grupta sayılırım ,ya da küçük şeylerle mutlu olduğumdan bu beni seçim yapabilenler sınıfına sokuyor diyelim.aslında hep sussam ,hiç konuşmasam dediğim anlar vardır,hiç konuşmadan anlaşılabilmek de hayallerimin arasında yer alır bu arada.
bu da son derece karmaşık kafamdakileri toplayamadığım bişeye dönüştü.bu aralar sıkça böyle.

Sinan dedi ki...

"hiç konuşmadan anlaşabilmek" deyince "trınk" diye bir ses (ya da sessizlik) çıktı zihnimden, iletişimin öte aşaması diye ben de hep bunu hayal ederim, ama maalesef çan çan konuşurum, hiç bir işe de yaramaz maalesef.

Sade dedi ki...

bunları bildigini ve hissettiğini bilerek yazdım zaten, esas amaç seni biraz farklı bir boyuta çekmekti! Ve sanırım bu kadar uzun bir cevap alarakta bunu az da olsa başardım:D Farklı düşüncelerle açılan kapılardan girip çıkmak var olan ekstra duygu yoğunluklarının hafiflemesine olanak tanır.

Evren dedi ki...

bazen konuşsan da çıkmaz sesin, sesinin çıkmadığının farkına vardığın anda aslında çıkar sesin...