6 Temmuz 2009 Pazartesi

duracaksın


acı,ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında,öfke,kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda,keder, yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında,duracaksın,durup, gümüs bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın,sana iki yüz yıl önceden haberler tasıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin, çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın.ölüm seni kuşattıgında, tam o sırada, hayatı düşüneceksin.
acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman, dinlenin biraz diyeceksin.bir inci avcısı gibi, ta derinlere dalıp tek tek bütün istiridyeleri açarak,bir sevinç arayacaksın.hayaller kuracaksın.hatıralarını bir daha gözden geçireceksin.sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri.özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri.teninde iz bırakanları ve senin izini taşıyan tenleri.seni şakalarıyla güldürenleri ve senin şakalarına gülenleri.sevinçlerini, hayallerini, hatıralarını,sevdalarını, sevişmelerini, özlemlerini, şakalarını bir bir yerleştireceksin içine,hayat denilen mucizenin sana verdigi armaganları sıkıca kucaklayacaksın.ölüm her yandan üstüne saldırıp seni kusattıgında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.güzel bir haber gelecek belki yarın sabah.belki bir mektup alacaksın.sana gülümsemesini çok istediğin gülümseyecek belki sana.serüvenci gemiciler gibi meçhul denizlerde kaybolduğunda , tam da o zaman, karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin.gözcünün "kara göründü " diye bağırdıgını hayal edeceksin.kara, hiç görünmese bile, hiç olmazsa neyi aradığını ve neyi kaybettiğini bileceksin, çektigin onca fırtınanın, varmayı umdugun o umutlu hedefle mana kazandığını anlayacaksın.
her şeyini kaybetsen de hayallerini kaybetmeyeceksin.neyi aradığını hiç unutmayacaksın. sevinçleri ne kadar hatırlarsan, acının derinliğini o kadar kavrayacaksın.yaşadığın ve yaşayabileceğin güzel şeyleri ne kadar çok düşünürsen öfken o kadar keskinlesecek.
karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın.geleceğinle arana, dibinde canavarların dolaştığı
bir uçurum koyduklarında, nasıl biteceğini bilmediğin atlayısını yapmadan önce, geçmişine, sevinçlerine, hayallerine yaslanıp güç alacaksın. sevdiğin bir türküyü mırıldanmaktan hiç vazgeçmeyeceksin. bir çiçek iliştireceksin yakana.ölüm seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.en azgın, en ihtiraslı sevişmelerini...en çılgın hayallerini...en çağıltılı kahkahalarını...
acı, ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında,öfke,kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda,
keder,yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında,duracaksın,durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın,sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin, çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın.
ölüm seni kuşattıgında, tam o sırada, hayatı düşüneceksin.ölüm seni kuşattıgında, tam o sırada, hayatı düşüneceksin. acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman, "dinlenin biraz" diyeceksin.
onları, şefkatle dinlendireceksin. çünkü onlara yine ihtiyacın olacak.
a.a

Hiç yorum yok: