24 Haziran 2010 Perşembe

açıklayalım


bana soracaksın: leylaklar nerde?

nerde gelinciklerle örtülü metafizik?

nerde suskular ve kuşlarla dolu kelimeleri

damıtan yağmur?...

anlatayım başıma gelenleri:



madrit'in bir mahallesinde yaşıyordum

çanlarla, ağaçlarla, saatlerle

uzaklara bakınca ordan

kocaman deri bir okyanus gibi

kastil'in kuru yüzü görünürdü...



evimin adı "çiçekler evi"iydi.

Itırlar biterdi her yanında güzel bir evdi

çocuklar, köpeklerle



aaoul, hatılıryor musun?

raphael, ya sen?

hatırlıyor musun, federico?

sen şimdi toprağın altında yatan

hatırlıyor musun evimin balkonlarını, orda

haziran güneşi ağzına çiçekler yığardı hani

kardeş hey kardeş !



ve bir sabah her şeyi ateş aldı

ve bir sabah kızıl korlar

topraktan çıktılar

yutup yok ederek önüne gelenleri



ve o günden başlar ateş

ve o günden beri barut

ve o günden beri kan



haydutlar geldiler uçaklarıyla, mağriplileriyle

haydutlar; yüzükler ve düşesleriyle

kara papazlarıyla geldiler onları kutsayan

göğün yücelerinden geldiler çocukları öldürmek için

çocuk kanları boydan boya

çocuk kanlarıydı akan kentin sokaklarından



ama her suçtan bir mermi fışkırıyor

bir gün yüreğinizin tam ortasındaki

yerini alacak olan



bir de bana şiirlerin

neden söz açmaz diye soruyorsunuz

düşlerden yapraklardan

doğduğun ülkenin koca yanardağlarından?



gelin görün sokaklar kan

gelin görün

sokaklar kan

gelin görün kanı

sokaklar boyunca akan.

p.n


çeviri; hilmi yavuz

2 yorum:

atesinsesi dedi ki...

o uzak şehirde bir adrese yollardım mektuplarımı
tepeden tırnağa bembeyaz bir zarfın üzerinde
gecesi gündüzü birbirine karışmış
alaca bir taydı adım

her sevişmemizde kurşun eritir ırmağı böyle geçerdik karşıya
ama asla denize varamazdık

y. dedi ki...

.soğumaktan mı,eriyip karışmaktan mı dipin kumlarına? hangisi...