orman sen elimi tutunca başlardı
yarılırdı bir incir gibi ortasından.
koşardık yukarı iki büklüm, soluk soluğa
alabalıklarla düşe kalka, çam pürleri
keserdi hızımızı. elimi bırakma, elimi
bırakma....
sonra kayardık ta aşağılara.
ve alçalırdı sessizlik bir ağaç gibi
kök salardı sende ve bende, arayarak
toprağın sıraya dizilmiş suyunu.
ayçiçeğinden göğüslerin döner ışığa
yürürdüm göğsünde öğle saatleri gibi
yürürdüm bir anıt kemeri gibi iki yanında.
sonra gene başlardık koşmaya.
yukarı, daha yukarı, çukur sularına
göklerin. öperdim seni, titrerdin, parçalanmış
anları birleştiren sevi düş görmez: ey orman
ey avlanmış atın falı, ey yeniden başlamanın
aç güvercini! falımız yok bizim.
yaktık onu göçmen kuşların gözlerindeki
benek, gagalarındaki tekçil dane gibi
daha gün doğarken. falımız yok bizim.
m.c.a