23 Temmuz 2009 Perşembe

...

"muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ancak birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gidecekti. bir ruh ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden, meydana çıkıyordu... biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. o zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbiriyle kucaklaşmak için, herşeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu"

şimdi senin aklın şaşmadığından bense öldüğümü hissettiğimden bu biz olamayız,çabuk çözülen matematik problemleri gibi değil mi,matematiğim hep çok kötüydü benim

"her şeyi içinde boğmaya mecbur olmak, diri diri mezara kapanmaktan başka nedir? ah maria, niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? niçin rüzgarlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? niçin yanımda değilsin"

sen dinlemeyi öğrenemiyorsun, sorduğun soruların cevapları zaten kafanda belirlenmiş,öyleyse neden soruyorsun,bir tür konuşma isteği mi? ben ise konuşmadan anlaşılabilmek istiyorum,susmaktan yana kullanmak hakkımı, aslında en çok böyle konuştuğumu bilmiyorsun, bilmiyorsun işte!

“sözleriniz çarpardı etime,
dilimin kuyuları kireçlenirdi
görmeseydiniz beni keşke, kapanır
açılmaz kilit olmasaydım tenime
damarın akışında med-cezr üzre sarkaç
kayaraktan zaman-mekân arasından
çıplak ruh!
titrek ruh!
kaybolurdum, gaybolurdum, görmeseydiniz beni keşke”

Hiç yorum yok: