4 Mayıs 2010 Salı

cennetin tavşan resimleri I.


gecenin saat üçü, zifirî karanlıkta,
bir keşişin yakarışları gibi;
göğe doğru isyanla yükselen
dev boyacı iskeleleri arasında
el feneriyle biri,
acı yonga, misk, terebentin
ve ağır yağlı boya kokan cennetin
tavan resimlerini
iskandil etmektedir.

adamın korkuları vardır,
korkunç teorileri...
ve adam hazırlıksız
yakalanmak istememektedir.

çünkü ona göre,
sabah kalktığımızda şehir
hunların eline düşmüş olabilir
yahut yahudi mahallesinde bir ana,
ruhani çalkantılarla,
haleluyalarla dolu
yeni bir binyıl için
yeni bir mesih
doğurmuş olabilir, mesela.

yine ona göre, her sabah
aklımızı kundağından çıkarıp
gözlerimizi oğuşturarak,
bakmamızı bekleyen
hep aynı aynalardan,
inmemizi bekleyen
hep aynı kapılardan,
geçmemizi bekleyen
hep aynı sokaklardan,
aynı sofalara açılan
aynı odalardan,
aynı masalarda
aynı adamlardan,
aynı adamlarda
aynı oyuklardan,
aynı sahnelerde
aynı oyunlardan,
aynı ayinlerde
aynı dualardan,
aynı lahitlerde
aynı mumyalardan,
geçerek oyula oyula,
geçerek ufala ufala...

...içinde dolaşması,
yıllarca her gece takrarlanan
bir rüya imiş gibi yavan
ve bezdirici
yeryüzü atölyesinden
içeri girdiğimizde...

örtüsünü kaldırıp,
yeni bir gün için
tamamladığı resmin;
bize her gün hep aynı kanavada,
her gün hep aynı manzaranın
kopyası gibi gelen,
ama yine de, günübirlik hayatın
eriyen konturları,
kağşamış figürleri arasında,
işte bir kez daha yeni,
işte bir kez daha büyük
ve mucizevi olanı-yani
cennetin tavan tasvirleri için
seçtiği son detayı-
gösteren ulu ressam,
bu gece tuvalini,
bir tek fırça olsun vurmadan,
bomboş bırakmış olabilir.

ya da resme başlamış,
bir şeyler çiziştirmiş
ama çizdikleri ressamı
apayrı bir zamana;
henüz nebüloz halde
yepyeni bir temaya
götürmüştür de hani,
her şeyi yeni baştan
- burada ve böyle sandığımız,
bildiğimiz,
baş edebildiğimiz-
her şeyi bir kez daha
ekstazla,
boyamak için belki...

üstümüze yanık bir çöl beyazı,
rüyalarımızın yüzeyi gibi kalın
ve kımıldayan
bir yokluk tabakası,
çektikten sonra tutup
fırçasını esirle yıkayıp temizlemiş
ve çengiler, orjiler arasında
bir lütuf çağı için
ışığı, müziği ve şiiri
şöyle bin yıllığına
kaotik bir uykuya
yatırmış olabilir, pekâlâ!

c.k

Hiç yorum yok: