oydu bir bakışta tanıdım onu
kuşlar bakımından uçarı
çocuk tutumuyla beklenmedik
uzatmış ay aydınlık karanlığıma
nerden uzatmışsa tenha boynunu
dünyanın en güzel kadını oydu
saçlarını tarasa baştan başa rumeli
otursa ama hiç oturmaz ki
kan kadını rüzgardı atların
hep andım ne yaşanır olduğunu
en çok neresi mi ağzıydı elbet
bütün duyarlıklara ayarlı
öpüşlerin türlüsünden elhamra
sınırsız denizinde çarşafların
bir gider bir gelirdi işlek ağzı
ah şimdi benim gözlerim
bir ağlamaktır tutturmuş gidiyor
bir kadın gömleği üstümde
günün maviliği ondan
gecenin horozu ondan
c.s
p.s; “dudaklarındaki tuzu dudaklarıma almak için / çok oldu tepelere vurdum kendimi” dizesini okudum sabahın kör vakti, kendimi çıkaramadığım kitap yığınlarını yerleştirirken bunun son olmasını diledim., kahvem çoktan soğumaya yüz tutmuş ve bildiğim bütün şarkıları bambaşka duygularla dinlerken, akan boğazı gördüm. hiçbirdenizde olmayan o büyü, akan nehirler gibi bu deniz, duygularımız gibi... muzurluk edip atlas koydum n.m ile t.ö'nün arasına belki gitmek istedikleri yerleri konuşup gülüşürlerdi kendi aralarında. bir gece yarısı buraya düşsem bütün kitapların yerini gözü kapalı bildiğimi anladım. yepyeni bir hata için iniyorum akdenize diyordu i.ö, ve değişiyordu gölgeler, güneş bulutların arkasında ışığını kaybetmiş bir sarkaç, yağmur ha indi ha iniyorken, rüzgardan mıdır nedir, denizin tuzu dudaklarımda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder