31 Mayıs 2009 Pazar
najda.
dudaklarının kıyıcığında nefes alan ya da son nefesini veren bir atomdan başka bir şey değilim ben. gözyaşlarıyla ıslanan bir parmağımla huzura dokunmak istiyorum ben."
30 Mayıs 2009 Cumartesi
mutsuz kraliçe
o mutsuz kraliçe
artık inanmıyor
gözün büyüsüne
günlerdir beklediği ses
gizlenmiş tepelerin ötesine
arasıra buluşup
kervanların sığacağı darlıktaki
sokaklardan sözeden adam artık yok
anlayan yok
baharat satılan hanların
kokulu yalnızlığından
bir ses bekliyor ısrarla
ince parmaklı tütün kokusundan
ormanda fısıldayan
güz kadar yaşlı kraliçe
dökülüyor
buzdan ve siyah eteğiyle
b.m
29 Mayıs 2009 Cuma
güne not...
28 Mayıs 2009 Perşembe
beklemek üzerine...
27 Mayıs 2009 Çarşamba
yirmiyedi mayıs
üniversitedeydim,mevsim böyle ilkbahar,girişteki dresuarın üstünde suya kavuşmayı bekleyen ortancalar vardı ve ben ilaçlamaya kıyamadığım bir karınca sürüsüyle yaşıyordum.
olmadık bir cam kapının içinden bir sebeble geçtiğimde,nasıl olduğunu anlayamadan,parmaklarıma bakakalmıştım.böyle anlarda yaşadığım korkudan taş kesilişim bilinir.parmaklarımdan elime damlıyordu kan,beyaz parmaklarım kırmızıya boyanıyordu,bense elime ölü bir güvercin düşmüşcesine kalakalmıştım.kemiklerim görünüyordu ve kan dinmiyordu.yan dairedeki yaşlı çiftin kapısı çaldığımda artık ağlıyordum.acıdan ziyade korkudan ,kan kolidoru takip ediyordu ,kapı kolunda kalıyordu,komşunun zilinde,kapının eşiğinde,öldürülmüşüm gibi.kanım krem rengi halıya damlıyordu,ama kimse umursamıyordu elime havlu sardılar bileğime buz koydular.polikliniğe giderken yol boyunca ağladım,parmaklarım dikilirken.biri beni birleştiriyordu,üstelik siyah ipliklerle,kanca bir iğneyle.acemice bağlanmış paketler gibiydim ,parmaklarımda siyah düğümler.elim birdaha asla aynı olmayacaktı.cam kesiklerinin izi geçmez dedi annem,bakarken düğümlerime.biliyorum anne dedim ,biliyorum.
nihayetinde aşk da yüreğimizi keser geçmeyen bir iz bırakır içimizde.
25 Mayıs 2009 Pazartesi
uyku öncesi
24 Mayıs 2009 Pazar
22 Mayıs 2009 Cuma
saatler (den)
21 Mayıs 2009 Perşembe
can duvarları
kendi sesini duyması ne güzel yalnız olmadığınızı anlıyorsunuz.geçen kış kökleri dışarıda bir orkide görmüştüm, kendi türü öyleymiş,toprağa gömülmelerine gerek yokmuş,alıp sepetlerini
gidebilirler yani,biz insanlar bile daha bağımlıyız ,insanlarımız,eşyalarımız ve zaman zaman bizim olmayan bir hayatımız var.
kimsenin yaşam maketinde yokum ben ,anlaşılamayacak bir form da değilim,bir rol değilim .birbirlerine sadece isimleriyle seslenen insanlardan hoşlandığımı farkettim,bu belki de birini çıplak olarak almaktır,beklemeden.karşılığını istediğimiz herşey gibi aşk da yüklenen sıfatlar ve görevlerle bambaşka bişeye dönüşüyor,asla aşk olmuyor,düpedüz yaşamak lazım oysa ,içimizden geldiği gibi.ve başka biri bizi bizim istediğimiz biçimde sevmiyor diye suçlamamak lazım.sevmemek değildir neticede ,onun kendi şekli vardır.ve önemli olan hakikaten çıplak kalabilmektir, ruhunu soymuş adem var mı dünyada.
karamsar değilim,çekimser ,üzgün değilim,bugun sadece biraz fazla benim.
19 Mayıs 2009 Salı
kuğu ezgisi
18 Mayıs 2009 Pazartesi
kinnadikÂr
peşimdeyim,
ağırdan alıp hareketlerimi, çok çok tüketip tüm zevkleri,
boşları dolduran, doluları yolcu eden benim.
kasap aşkı değil bu;
önce kuytusundan faydalanıp, keyfimizi doyururarak,
varsa sütünü sağdıktan sonra, boğazlayıp,
kıçına bir karanfil sokarak ve bir güzel vitrinleyerek
sonrasında,
paramparça edip ne var ne yoksa,
meraklısına satmak üzere, terbiyeleyip,
yeni bir tanesine başlamak akışında yaşamıyoruz,
kasap aşkı değil mi bu,
sözlerimizde bıçaklar,
satır aralarında masatlar bileniyor.
başbağı peşimdeyim,
"kırdın mümkün mü, bileklerimi"*
sana sormaya kalksam mutlaka varsın,
seni bana sorsan, kendimi gösteremem,
oysa hep
"seninleyim", "seninle olacağım", "peşinde yaşarım bu ömrü",
"sen bana ne yaparsan yap, ben ayrılmam peşinden, kovalasan da gitmem"
sözlere inanmak mı benim budalalığım,
yoksa kelimeler hiç bir zaman "göründükleri gibi olmamak"
özelliğine mi sahipler,
fazla kurcalayasım yok, sorularla soramam,
öğrenmek istediklerimi, öyle ki cevapları var, soruları yok.
ya senin inandıkların benim dünyam.
-kendi dünyamızdan başka adım atacak yer yok zaten,
kime gitsen daha önce gidilmiş,
nerede dursan sahibi var,
ne düşünsen daha önce düşünülmüş,
ne söylesen daha önce söz edilmiş,
herkes birbirinin eskisi, yenisi, "bir dönem"liği olmuş,
kimin neresine dokunsan, daha önce defalarca öpülmüş,
kiminle ne yaşasan, diğer "özel"ler arasında kaybolur,
her yer yaşanmış,
herkes yaşanmış,
kendimizden başka yaşayacak yer yok,
en azından, kalanından başka...-
bir dikili ağaç, sarılacak bir taş istemedim,
"kendime", bir başıma yaşayacak tek an düşünmedim,
hiç bir şeyim yokken, hiç bir şeyim yok, demedim,
hiç bir zaman bunlar yersiz, vakit öğlen, hepsini sen.
benim dünyam, senin dünyan.
bütün sahip olduklarımız bir kolajdan ibaret,
karakterlerimiz, istediklerimiz,
yaşadıklarımız, etrafta gördüklerimiz,
hayal ettiklerimiz,
onun bunun parçası,
toplanmışı,
koparılmışı,
yırtılmışı,
dünyada gördüğüm her şey bir kolaj çalışması,
ve belki tanrı kendi uygarlığında, bir pop-art sanatçısı.
kulaklarım paslı, gözlerimi astım,
yüzümün bir tarafını avucuna yatırsan, üzülürsün.
gülümsersin.
yerin biraz geniş olsa, sabrın biraz engin olsa,
rahat olduğunu bir bilsem de, kapatsam gözlerimi,
huzur nedir, görürsün.
peşimdeyim,
saatte bir kasap aşklar öldüren benim,
göğsünde karanfil. -
u.t
16 Mayıs 2009 Cumartesi
lied (du nur, du)
15 Mayıs 2009 Cuma
güne not
you don't know what love is
sözlerine dikkat etmek lazım tabi...
üstelik meraklısına daha iyi icracıları da vardır demek istiyorum.
14 Mayıs 2009 Perşembe
dertleşme
büyüdükçe çöle düşkünlüğüm bu rüyadan belkide,bir çölde yaşama isteğim,oraya ait bir parça olmak,görünmemek o tepelerin arasında ,ilk rüzgarda ayak izlerimin kaybolacağını bilmek ya da sadece görmesini istediklerimin beni görmesi,çöle aşina olanların.
insan yaşamında ki eksiklik,ne olduğunu bildiği ama bir türlü tamamlayamadığı.ya eksik parçanız ,size uymak istemezse ,ya hep eksik kalırsak,korkmuyor musunuz ,ben ölesiye korkuyorum.rüzgarda uçan bişeyse eksik parçanız,duvara vuran bişeyse ya zamanla şekli değişmiş farklılaşmış bişeyse ya tutulamayan bişeyse ve artık uyamıyorsanız birbirinize.
düşünmek için rüzgara ihtiyacım var ,saçlarımın uçmasına,
gereken yazdan çok,
sonbahar aslında.
when you are old
How many loved your moments of glad grace,
And loved your beauty with love false or true;
But one man loved the pilgrim soul in you,
And loved the sorrows of your changing face
...
13 Mayıs 2009 Çarşamba
bencillik üzerine
12 Mayıs 2009 Salı
fear
Beethoven, Symphony No 7
don't be afraid
and we will pass the simmple ugliness
of exact tombs , where a large road crosses
and all the people are minutely dead.
then you will slowly kiss me.
11 Mayıs 2009 Pazartesi
konuşulanlar üzerine
10 Mayıs 2009 Pazar
9 Mayıs 2009 Cumartesi
an
8 Mayıs 2009 Cuma
yaşamın kıyısına yolculuk
7 Mayıs 2009 Perşembe
yanılıp yakana bakışını taktığımda
şiir uzamımda benim
kurtulamadığım bir imge misin
duraksadığım bir dize
bir şiirde mi tutuklu kaldım ya da yüreğinde
az mı tanış öldürdüm
ulaşmak için sana
bunca ayinden sonra
kurban mıyım cellat mı
senin içindi bunca yakarış
izlerken seni
gölgem gölgene karışmış
çoğalan sen misin kayboldukça ben
günlerce gözbebeklerim
ayna tuttu sana
yanılıp yakana bakışımı taktığında
belge miyim varoluşuna
ve bir hüznün yankısıysa eğer şiir
sana yaklaştıkça şiire yaklaşıyorum demektir
l.m
kiss From A Rose-seal
meraklısı için;
bu şarkının bir de akustik versiyonu var ki daha tercih edilebilir ,yada ben öylesini daha çok seviyorum diyelim.
6 Mayıs 2009 Çarşamba
adı alan tarafından konulacak olan -2-
ile
5 Mayıs 2009 Salı
-yeşeren güne dua-
ayrılık
insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık.
4 Mayıs 2009 Pazartesi
bir yağmur suyu gibi...
seni bırakıyorum
seni bırakıyorum
duvarlarda kurutulan anemon ellerimle
içimdeki sulara
içimdeki sazlıklara
içimdeki bataklıklara
seni bırakıyorum
seni bırakıyorum kendine kapanmış
kollarımın anarşik güzelliğiyle
içimdeki yosun yeşili sulara
içimdeki tehlikeli kıyılara
içimdeki siyah ışığa
seni bırakıyorum
seni yatıracağım ellerimde
bir ıhlamur yaprağı gibi
seni yatıracağım göğüslerimde
menekşeler gibi
seni yatıracağım gözlerimde
bir yağmur suyu gibi...
l.m